Meme Kanseri Hakkında
Meme kanseri kadınlarda en fazla görülen kanserdir. Meme kanseri, hücrelerin kanser niteliği kazanması (sınırsız ve kontrolsüz çoğalma, büyümeye başlaması) sonucu oluşur.
Dünyada ve ülkemizde kadınlarda en sık görülen kanser olan meme kanseri her 8-10 kadından birinde yaşam boyunca oluşmaktadır. Fakat, çok az kişi bunun önemini anlamakta veya risk altında olduğunun farkına varmaktadır.
Yeni tedavi seçenekleri giderek artmakla birlikte, meme kanserinde başarı erken tanıdan geçmektedir. Meme kanserine erken tanı konulursa hastalıktan kurtulma şansı yüzde 96’dır. Bu sebeple erken tarama tetkiklerini yaptırmak ve sizi erkenden uyaracak ve doktora başvurmanızı sağlayacak belirtileri iyi bilmek gerekmektedir.
Risk altında mısınız?
Meme kanseri riski, kadınlarda salgılanan östrojen isimli hormona maruziyet süresine bağlı olarak artmaktadır.
Meme kanseri riskini artıran unsurlar:
Yaş: Yaş ilerledikçe (özellikle 50 yaşından sonra) meme kanseri riski artmaktadır. 25 yaşındaki her 20.000 kadından birinde meme kanseri görülürken, 80 yaşına ulaşan kadınlarda bu risk her 8 kadında bire çıkmaktadır.
Aile öyküsü: Ailesinde, özellikle birinci derece yakınlarında, meme kanseri ve/veya over kanseri olanlarda risk artmaktadır.
Adet başlangıç ve menapoz yaşı: Erken yaşta adet görmeye başlayanlar (12 yaş öncesi) ve geç menapoza girenlerde (50 yaşından sonra), meme dokusu daha uzun östrojen hormonu etkisinde kaldığı için meme kanseri riski artmaktadır.
Doğum ve emzirme: Hiç doğum yapmamak, geç doğum yapmak (30 yaş sonrası), emzirmemek riski artırmaktadır.
Hormon tedavileri: Menapoz sonrası kontrolsüz kullanılan hormon tedavileri riski artırmaktadır.
Kilo: Aşırı kilolu olmak, yağlı beslenmek riski artırmaktadır.
Genetik: Meme kanserlerinin yanlız yüzde 5-10’u genetik bir bozukluğa bağlıdır. Ailesinde erken yaşta meme kanseri görülen birden fazla yakını olan, meme kanseri ve over kanseri birlikte görülen yakını olan, çift taraflı meme kanseri veya erkek akrabasında meme kanseri öyküsü olan kişilere genetik testlerin yapılması önerilmektedir.
Doğum kontrol hapı: Riski artırdığı gösterilmemiştir.
Diyet: Hayvansal gıdalardan sakınmak, yağlı gıdalardan kaçınmak, meyve ve sebze ağırlıklı beslenmek ve ideal kiloyu korumak riski azaltmaktadır.
Fizik aktivite: Kilo artışını önlemekte ve riski azaltmaktadır.
Alkol: Düzenli kullanım riski artırmaktadır
Belirtiler nelerdir?
Meme kanserinin en sık belirtisi memede ağrısız bir kitlenin hissedilmesidir. Ancak, hastaların yüzde 10 kadarı, kitle olmaksızın ağrı hissetmektedir. Meme kanserinin daha seyrek görülen belirtileri göğüste oluşan geçici olmayan değişimler (örneğin kalınlaşma, şişlikler, deride tahriş ya da bozulmalar), akıntılar, aşınma, göğüs ucunun hassaslaşması yada içe dönmesi de dahil olmak üzere göğüs ucu belirtileridir. Tedavisi en kolay olan erken evredeki meme kanserleri tipik olarak hiçbir belirti göstermezler. Bu nedenle, kadınların meme kanserinin erken tanısı için önerilen kontrol programlarını uygulamaları çok önemlidir. Meme kanserine erken evrede tanı konması, tedavi seçeneklerinin sayısını, tedavinin başarıya ulaşma ve hayatta kalma şansını önemli oranda arttırır.
Erken tanı için tarama tetkikleri nelerdir?
Erken tanı için temelde önerilen birbirlerini tamamlayıcı üç yöntem vardır:
Kişisel (Kendi kendine yapılan) meme muayenesi: 16 yaş sonrası, adetin 7-10. günleri arasında ayda bir kez yapılması önerilir. Kendi kendine meme muayenesinin nasıl yapıldığı konusunda Resim 1-4’e bakınız.
Klinik (Doktor tarafından yapılan) meme muayenesi: 20-40 yaş arası 1-3 yılda bir, 40 yaşından itibaren ise yıllık olarak doktor tarafından meme muayenesi yapılması önerilir.
Mamografi: Standart düzeyde riski olan kadınlarda 40 yaşından itibaren yıllık mamografi yapılması meme kanserinin erken evrede yakalanmasını sağlamaktadır.
Aylık kendi meme muayenesi ve yıllık mammografisi düzenli yapılanlarda meme kanseri 0.7 cm çapında yakalanırken, kendi muayenesini zaman zaman yapan ve düzensiz mammografi yapılanlarda tümör yakalandığında çapı 1.4 cm olmaktadır. Kendi meme muayenesini yapmayan ve düzensiz mammografi yaptıranlarda tümör yakalanma boyutu 2.3 cm ve bu muayene ve mammografileri hiç yaptırmayanlarda tümör yakalama çapı 3.8 cm olmaktadır. Bu veriler düzenli aylık kendi kendine muayene ve düzenli mammografi yaptıranlarda meme kanserinin çok erken evrede yakalanabildiğini göstermektedir.
Meme kanseri riski nasıl azaltılabilir?
Meme kanseri riski günlük yaşamda yapılacak bazı değişikliklerle azaltılabilir. Kilo almamaya dikkat etmek, spor yapmak, yağ içeriği yüksek gıdalar yememek, sigara ve alkol kullanmamak ve menapoz sonrası hormon replasman tedavileri almamak yoluyla risk azaltılabilir. Ailede öyküsü ile genetik geçişli meme kanseri riski yüksek olanlarda yapılacak olan genetik analizler sonucunda genetik bir bozukluk saptanan hastalarda ise, her iki memenin cerrahi olarak çıkarılması ve yerine protez konması, yumurtalıkların (over) alınması veya ilaç tedavisi gibi yöntemlerden birisi uygulanabilir.
Tanı nasıl konur?
Meme kanseri tanısı görüntüleme birimleri ve klinik muayene bulguları ile konur. Görüntülemenin temel direği yıllık mammografidir. Memenin yapısal özelliklerine ve bulgulara göre mammografiye meme ultrasonu eklenebilir. Eskiden analog cihazlarla çekilen mammografiler günümüzde dijital cihazlarla yapılmaktadır. Mammografi ve meme ultrasonunun bu konuda uzmanlaşmış bir meme radyoloğu tarafından ve en az 20 dakika süre ayrılarak yapılması gerekmektedir.
Ameliyatsız doku tanısı konulabilir mi?
Günümüz görüntüleme olanakları memedeki 1 milimetrelik bir kist veya kitlenin, ultrason eşliğinde doku tanısının konulmasına olanak tanımaktadır.
İnce iğne aspirasyon biyopsisi en kısa sürede tanı koyduran, en kolay uygulanan ve hasta için riski en az olan yöntemlerden biridir. Radyolojik açıdan şüpheli görünen en küçük odakladan (1 mm gibi), Radyolog tarafından ultrason eşliğinde cerrrahi girişim olmaksızın iğneyle örnek alınmakta, alınan materyal patologlar tarafından anında değerlendirerek, alınan dokunun yeterliliği saptamakta ve en kısa sürede hastanın tanısı konulmaktadır.
Meme kanseri tanısında alınan parçaların (biopsi) patolojik incelemesinin önemi nedir? Bu incelemenin nerede yapıldığının önemi var mıdır?
Meme kanserinde alınan hücre ve doku örneklerinin incelenmesi sonucunda hastaya tanı konulabilmektedir. Hasta için en doğru ve hızlı sonucu vermede uygulanan laboratuar teknikleri çok önemlidir. Hastanemizde ince iğne aspirasyon biyopsilerinde elde edilen hücrelerin teknik açıdan en iyi şekilde hazırlanması, radyoloji ve patoloji ekibimizin birlikte çalışmasına bağlıdır. Hastadan cerrahi girişim veya ultrason altında alınan biyopsi doku örnekleri en kısa sürede işleme alınmakta, aynı gün akşam veya ertesi gün hastaya raporu teslim edimektedir. Hastanemizin çok geniş bir immuno-histokimya çalışma paneli vardır. Meme kanseri olan hastalarda hastalığın tedavisini ve gidişini belirlemek için gerekli belirteçler immunohistokimyasal olarak araştırılır ve rapor edilir.
Biyopsi yapılmasının hastalığın ilerlemesine olumsuz etkisi var mıdır?
Kanserin kesin tanısına ancak biyopsi örneklerinin patoloji kliniğinde incelenmesi sonucunda ulaşılır. Biopsi olmadan sadece fizik muayene ve filmlere bakılarak kanserden şüphelenilebilir, ancak kesin kanser tanısı konulamaz ve tedavi başlanamaz. Halk arasında bazen başka kişiler örnek gösterilerek “Biyopsi yaptılar bir daha da iyileşemedi”, “Hastalığı daha kötü oldu” gibi söylentiler olmaktadır. Bunlar çok yanlış yorumlardır ve birçok hastanın gereksiz yere korkmasına, teşhisin gecikmesine ve bu sebeple varolan tedavi şanslarını da kaybetmelerine yol açabilmektedir. Biyopsi işleminin hastalığa olumsuz bir etkisi yoktur. Bu işlem sadece tanıyı koydurur.
Hastalık aşamaları nelerdir (Evreleme)?
Kanser tanısı konduktan sonra hekiminiz öncelikle hastalığın yaygınlığını veya bir başka deyişle hangi aşamada olduğunu (evresini) saptayacaktır. Bu evreleme, uygulanacak tedavi yöntemlerine ve sıralamasına karar vermede gereklidir. Meme kanseri 4 ana evrede olabilir. Doğru evreyi saptamak için karına yönelik ultrasonografi veya tomografi, akciğer veya beyine yönelik bilgisayarlı tomografi veya manyetik rezonans görüntüleme, kemik taraması (tüm vücut kemik sintigrafisi), PET gibi tetkikler gerekebilir.
Meme kanseri nasıl tedavi edilir?
Hastalığın evresi, patolojik inceleme sonrası saptanan tümör özelliklerine göre cerrahi, kemoterapi, radyoterapi, hormonal tedavi, ve biolojik tedaviler tek başlarına veya bir arada kullanılarak tedavi yapılmaktadır.
Meme kanserinde cerrahi tedavinin yeri nedir?
Meme kanserinin erken evresinde en etkin tedavi cerrahidir. Halk arasındaki yanlış inanışlar sebebiyle, hastalar cerrahi önerildiği zaman tedaviyi reddedebilmektedir. Meme kanserinde cerrahi tedavi önerilenler, hastalıkları erken evrelerde olan ve ameliyatla kanserli doku tam olarak çıkartılabildiğinde yaşam şansı en yüksek hasta grubunu oluşturmaktadır.
Meme kanseri tanısı alan herkesin tüm memesinin çıkarılması gerekir mi?
Hayır. Tümörün büyüklüğü, yeri ve mamografideki görünüm ameliyatın boyutunu belirlemektedir. Tümör küçük ve başlangıç evresinde ise memenin sadece küçük bir bölümünün alınması yeterli olabilmektedir. Aynı durumda ikinci bir seçenek daha vardır. Bu da memenin cildi ve meme başı korunarak içinin boşaltılması ve aynı seansta yeni meme yapılmasıdır.
Meme kanserinde ne tür cerrahi tedaviler uygulanmaktadır?
Meme kanseri cerrahisi meme koruyucu cerrahi ve diğer cerrahi yöntemler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Meme koruyucu cerrahi memenin tümü yerine bir kısmı alınarak uygulanan bir tedavidir. Bu teknikte koltuk altı lenflerin biyopsisi ve ameliyat sonrası radyasyon tedavisi gerekebilir. Diğer cerrahi yöntemler ise memenin tümünün alınmasıdır. Memenin tümü alınırken uygun olanlarda meme başı ve derisi korunup içi tamamamen boşaltılabilir. Bu son seçenekte yeni meme yapılır. Bu yöntemde gerekiyorsa koltuk altı lenfleri biyopsisi yapılabilir.
Meme kanseri olan her hastanın koltukaltı lenf bezlerinin tamamı çıkarılmalı mıdır? Bunun yan etkileri nelerdir?
Hayır. Günümüzde sentinal lenf nodu biopsisi yöntemi ile koltuk altı lenf bezlerinden örnekler alınmakta, tümör saptanmazsa, koltuk altındaki lenf bezeleri çıkarılmamaktadır. Bu sayede gereksiz cerrahi girişim yapılması önlenmekte, koltuk altı lenf bezlerinin çıkartılmasına bağlı ileride kolda gelişebilecek ödemin önüne geçilmektedir.
Meme ameliyatı sonrası memenin plastik cerrahi ile tekrar oluşturulması için ne kadar süre gerekir?
Memenin tekrar oluşturulması iki şekilde yapılmaktadır:
Aynı Seansta Yeni Meme Yapılması: Memenin alındığı ameliyatın devamı olarak ve daha hasta uyanmadan yeni memesi yapılmasıdır. Bu son yıllarda en sık kullanılan yöntemdir.
Sonradan Yeni Meme Yapılması: Çok ilerlemiş ve koltuk altı lenf bezlerine ulaşmış bazı hastalarda uygulanır. Bu hastalarda eğer radyoterapi uygulanacaksa tedavinin bitiminden 6 ay sonra yeni meme yapılır.
MEME KANSERİ CERRAHİSİ
Op.Dr. Erdem YÜCEL
Genel Cerrahi Uzmanı